Obezite savaşı anne karnında başlıyor
Yazar:
x74
Birçok hastalığın nedeni olan obezite ile mücadelede zamanlamanın önemine değinen uzmanlar, özellikle düşük doğum ağırlığıyla dünyaya gelen bebeklere dikkat çekiyor.Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Emre Atabek, çağın hastalığı haline gelen obezliğin birçok nedenini olduğunu söyledi. Obezliğin temelinin anne karnında atıldığını hatırlatan Prof. Dr. Atabek, kilosu düşük olduğu için aşırı beslenen bebeğin obezliğe yatkın hale getirildiğini ifade ederek şunları kaydetti:
''Düzensiz bir şekilde bol gıda ve enerji alan çocuğun yağ dokusunda hızlı bir artış görülüyor. Bu da çocuğu şişman biri haline getiriyor. Dünyaya geldikten sonra adaptasyon sürecindeyken çocuğa gıda alımı konusunda aşırı yükleniliyor. Birçok araştırma da erişkin dönemde görülen metabolik bozukluklar gibi rahatsızlıkların düşük doğum ağırlığıyla bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Anne karnında bebek, büyümesini oksijen ve gıda desteğiyle sürdürüyor. Anne kendisinin ve bebeğinin beslenmesine çok dikkat etmeli. Bebeğe, anneye ve göbek bağına bağlı hastalıklar nedeniyle anne karnında yeterli gelişemeyen bebek düşük doğum ağırlıklı olarak doğabilmektedir. Bu süreçten sonra dış ortamda aşırı beslenmeye maruz kalan bebek, obezite riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Anne karnındaki açlığı takip eden dış ortamdaki aşırı beslenme yağ dokusuyla sonuçlanıyor. Hareketsiz bir hayat tarzıyla birlikte de genellike 6-7 yaşlarında obezite ortaya çıkmaktadır.''
HASTALIKLARIN TEMELİ BU DÖNEMDE ATILIYOR
Anne karnındaki dönemin kritik periyodunda yetersiz beslenme metabolik-endokrin değişikliklere yol açabileceğini vurgulayan Atabek, bebekte büyüme sınırlanarak enerji ihtiyacı olanla karşılanmaya çalışılacağını dile getirdi.
Anne karnındaki dönemin kritik periyodunda yetersiz beslenme metabolik-endokrin değişikliklere yol açabileceğini vurgulayan Atabek, bebekte büyüme sınırlanarak enerji ihtiyacı olanla karşılanmaya çalışılacağını dile getirdi.
Ancak bu adaptasyonun kalıcı yapısal ve fonksiyonel değişikliklere dönüştüğüne ve erişkin hastalıkların temelinin atılmış olduğuna dikkati çeken Atabek, çalışmaların düşük doğum ağırlıklı bebeklerin erişkin dönemde obezite, tip 2 diyabet, anormal karbonhidrat ve lipid metabolizması, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı gösterdiğini söyledi.
Bu tür çocukların ilerleyen dönemlerinde kansere yakalanma riskinin de daha fazla olduğunu anlatan Atabek, bu durumun önüne geçebilmek için gebeliğin sağlıklı takibi ve gebelikte problemlere erken müdahale edilmesi önerisinde bulundu.
Baharla gelen tehlike
Yazar:
x74
Baharda artan polenler parklarda ve yeşillik alanlarda oyun oynayan çocuklar için birçok tehlikeyi de beraberinde getirebilir.
Rüzgarlı havalarda polen tehlikesinin arttığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Doktoru Hüseyin Cem Öcal, “Baharda polenler atmosfere yayılır ve alerjik reaksiyonlarda artışa neden olur. Bu etki rüzgarlı havalarda daha belirgindir. En tipik bahar alerjisi alerjik rinit şeklinde görülür. Alerjik rinit, burun mukozasının alerjik kökenli iltihabıdır ve alerjik yatkınlığı olanlarda görülür” dedi.
Rüzgarlı havalarda polen tehlikesinin arttığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Doktoru Hüseyin Cem Öcal, “Baharda polenler atmosfere yayılır ve alerjik reaksiyonlarda artışa neden olur. Bu etki rüzgarlı havalarda daha belirgindir. En tipik bahar alerjisi alerjik rinit şeklinde görülür. Alerjik rinit, burun mukozasının alerjik kökenli iltihabıdır ve alerjik yatkınlığı olanlarda görülür” dedi.
Alerjik rinitin iki tipi var. Mevsimsel alerjik rinit, yani saman nezlesi. Bu rinit, belirli mevsimlerde ve en sık polen alerjisine bağlı olarak ortaya çıkar, polen kaynağı ise ağaçlar, çimen ve otlardır. Perennial alerjik rinit, yani yıl boyu devam eden rinitte ise en önemli alerjen ev tozu akarlarıdır.
ÇOCUK ELİNİ SIK SIK BURNUNA GÖTÜRÜYORSA…
Burun tıkanıklığı, burun akıntısı, burunda kaşıntı, hapşırma, göz sulanması, kızarması ve gözaltlarında morarma görülür. Çocuklarda burun tıkanıklığı da ortaya çıkabilir, bu durum kendini, gece huzursuz uyuma, ağızdan nefes alma ve horlama şeklinde gösterebilir. Alerjik rinitli çocuklarda sık üst solunum yolu enfeksiyonu ve orta kulak enfeksiyonu, alerjik göz nezlesi gibi bulgular da görülebilir. Çocuklar sık sık ellerini burunlarına sürterek kaşıma hareketi yaparlar, buna “alerjik selam” denir. Çok ağır bir hastalık olmamasına rağmen bu şikayetler çocukları son derece rahatsız edebilir.
Burun tıkanıklığı, burun akıntısı, burunda kaşıntı, hapşırma, göz sulanması, kızarması ve gözaltlarında morarma görülür. Çocuklarda burun tıkanıklığı da ortaya çıkabilir, bu durum kendini, gece huzursuz uyuma, ağızdan nefes alma ve horlama şeklinde gösterebilir. Alerjik rinitli çocuklarda sık üst solunum yolu enfeksiyonu ve orta kulak enfeksiyonu, alerjik göz nezlesi gibi bulgular da görülebilir. Çocuklar sık sık ellerini burunlarına sürterek kaşıma hareketi yaparlar, buna “alerjik selam” denir. Çok ağır bir hastalık olmamasına rağmen bu şikayetler çocukları son derece rahatsız edebilir.
ANNE-BABASINDA ALERJİ OLANLAR DAHA ÇOK ETKİLENİYOR
Alerjik rinitin genellikle alerji eğilimi olan, atopik bireylerde bulunduğunu belirten Dr. Öcal, sorundan korunmak için alınacak önlemler hakkında ise şu bilgileri verdi: "Atopik bireylerde egzama ve astım gibi alerjik hastalıkların görülme sıklığı alerjik olmayanlara göre daha fazladır. Alerjik rinit ve diğer alerjik hastalıklar, ailesinde alerjik hastalık öyküsü olan bireylerde daha sık görülür. Anne ve babanın eğer alerjik bir hastalığı varsa çocuklarında da olma ihtimali yüksektir. Alerjik rinit ayrıca astım alevlenmelerini de tetikleyebilir.
Alerjik rinitin genellikle alerji eğilimi olan, atopik bireylerde bulunduğunu belirten Dr. Öcal, sorundan korunmak için alınacak önlemler hakkında ise şu bilgileri verdi: "Atopik bireylerde egzama ve astım gibi alerjik hastalıkların görülme sıklığı alerjik olmayanlara göre daha fazladır. Alerjik rinit ve diğer alerjik hastalıklar, ailesinde alerjik hastalık öyküsü olan bireylerde daha sık görülür. Anne ve babanın eğer alerjik bir hastalığı varsa çocuklarında da olma ihtimali yüksektir. Alerjik rinit ayrıca astım alevlenmelerini de tetikleyebilir.
ÇOCUĞUNUZU ALERJENLERDEN KORUYUN
Alerjik nezlede tedavisinde esas, tüm alerjilerde olduğu gibi alerjinin saptandığı maddeden uzak durulmasıdır. Bu alerjeni saptamak için testler gerekebilir. Bu mümkün değil veya önlemlerle kontrol altına alınamıyorsa ilaç tedavisi uygulanabilir. Alerji şurupları ve burun spreyleri kullanılabilir.
Alerjik nezlede tedavisinde esas, tüm alerjilerde olduğu gibi alerjinin saptandığı maddeden uzak durulmasıdır. Bu alerjeni saptamak için testler gerekebilir. Bu mümkün değil veya önlemlerle kontrol altına alınamıyorsa ilaç tedavisi uygulanabilir. Alerji şurupları ve burun spreyleri kullanılabilir.
ALERJİK RİNİTİ OLAN ÇOCUKLAR İÇİN ÖNERİLER
• Evinizin camlarını polen mevsiminde kapalı tutun.
• Polen yoğunluğunun olduğu saatlerde, özellikle sabah saatlerinde çocuğunuzu dışarı çıkarmamaya özen gösterin. Dışarı çıkmanız gerekliyse de koruyucu maske takın. Dışarıda oyunlar oynamak, parkta vakit geçirmek gibi eylemlerden kaçının.
• Evin içinde havalandırma sistemleri ve hava filtreleri kullanın. Klimalarda kullanılan filtreleri sık değiştirin. Hava değişimini içeride bulunan havayı kullanarak temizleyen, dışarıdaki havayı kullanmayan özel klimaları tercih edin.
• Eve girince çocuğunuzun banyo yapmasına özen gösterin veya kıyafetlerini çıkarın.
• Polen mevsiminde giysilerinizi açık havada kurutmayın.
• Polen mevsiminde arabada giderken pencereleri kapalı tutun.
• Sigara içilen ortamlarda bulunmayın.
• Evinizin camlarını polen mevsiminde kapalı tutun.
• Polen yoğunluğunun olduğu saatlerde, özellikle sabah saatlerinde çocuğunuzu dışarı çıkarmamaya özen gösterin. Dışarı çıkmanız gerekliyse de koruyucu maske takın. Dışarıda oyunlar oynamak, parkta vakit geçirmek gibi eylemlerden kaçının.
• Evin içinde havalandırma sistemleri ve hava filtreleri kullanın. Klimalarda kullanılan filtreleri sık değiştirin. Hava değişimini içeride bulunan havayı kullanarak temizleyen, dışarıdaki havayı kullanmayan özel klimaları tercih edin.
• Eve girince çocuğunuzun banyo yapmasına özen gösterin veya kıyafetlerini çıkarın.
• Polen mevsiminde giysilerinizi açık havada kurutmayın.
• Polen mevsiminde arabada giderken pencereleri kapalı tutun.
• Sigara içilen ortamlarda bulunmayın.
Zayıflamak isterken kalp sağlığından olmayın
Yazar:
x74
Hızlı kilo verdiren birçok diyet her bahar olduğu gibi yine herkesin gündeminde. Ancak hızlı kilo verdiren diyetler kalp sağlığı açısından tehlike yaratıyor.
Uzun süren açlıklar, tek tip besinlerin alındığı diyetler ve tüm kış hareketsiz kalan bedenin birden egzersizle tanışması… Hızlı kilo vermek uğruna yapılan tüm bu davranışlar kalp sağlığını olumsuz etkiliyor.
Uzun süren açlıklar, tek tip besinlerin alındığı diyetler ve tüm kış hareketsiz kalan bedenin birden egzersizle tanışması… Hızlı kilo vermek uğruna yapılan tüm bu davranışlar kalp sağlığını olumsuz etkiliyor.
Sağlığı tehlikeye atmadan zayıflamanın en önemli kurallarından birinin verilen kilonun haftada 0,5-1 kiloyu aşmamak olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Zor, kalp sağlığını zorlayan diyetlere dikkat çekti. Dr. Zor'a göre zayıflamak isterken kalp sağlığını bozan 5 hata şöyle:
1- Uzun süreli açlık tansiyonu ve kan şekerini etkiler: Kısa süre içerisinde fazla kilo vermek isteyenlerin yaptığı en önemli hatalardan biri şok diyetler. Bu diyetlerde uzun süreler aç kalınıyor ve öğünlerdeki yemek miktarları çok az oluyor. Öğün atlayarak yapılan diyetlerde ilk olarak metabolizma bu durumdan etkileniyor. Tansiyonda ani düşüşler ve kan şekerinde düzensizlikler meydana geliyor. Bu durumu takiben de aşırı halsizlik, baygınlık gibi sorunlar yaşanabiliyor.
2- Şok diyetten sonra hızla alınan kilo, diyabet riskini artırır: Şok diyetlerle verilen kilolar genellikle çok hızlı bir şekilde geri alınıyor. Yaza zayıf girmek sağlansa da sonbaharda diyetin bırakılmasıyla birlikte kilolar verilenden daha hızlı bir şekilde alınıyor. Ani kilo vermek ve ardından hızlı şekilde almak insülin direncine yol açarak şeker metabolizmasında dalgalanmalara neden olabiliyor. Bu tür dalgalanmalar da kişinin ileride şeker hastalığına yakalanma riskini artırıyor.
3- Ani kilo alıp vermek kalp krizi riskini artırır: Beslenme düzeninde yapılan ani değişiklikler, kolesterol profilinde de dalgalanmalar yaşanmasına neden oluyor. Kısa sürede yüzde 10 veya daha fazla kilo artışı olan orta yaşlı bireylerde ilerleyen yıllarda kalp krizi riskinin arttığı gözlemleniyor.
4- Protein diyetleri kolesterolü dengesini bozabilir: Son zamanlarda sıklıkla tercih edilen tek tip beslenmenin uygulandığı diyetler ilk etapta hızlı kilo vermeyi sağlıyor. Ancak uzun süre yapıldığında vücutta pek çok dengenin alt üst olmasına neden olabiliyor. Sadece proteinden zengin gıdaların alınması kolesterol profilini olumsuz etkileyebiliyor. Hayvansal gıdaların sık olarak tüketilmesi kolesterol ve doymuş yağ oranını artırıyor. Bu diyetlerle kilo kaybı yaşansa da kişilerin kötü kolesterol düzeyleri artıp, iyi huylu kolesterol düzeylerinde düşüş yaşanıyor. Ayrıca fazla protein alımının diyabet riskini artırdığı yakın zamanda açıklanan çalışmalar ile gösteriliyor.
5- Spora aniden yüklenmek kalp krizi riskini artırır: Kış boyunca hareketsiz kalanların bahar aylarında zayıflamak için spora başlaması ve vücuda hızlı bir şekilde yüklenmesi kalp krizine bile neden olabiliyor. Özellikle 40 yaşın üzerindeki bireylerde tansiyon ve kolesterol yüksekliği gibi sorunlar da yaşanıyorsa spora başlamadan önce mutlaka bir kardiyoloji hekimine muayene olmaları öneriliyor.
KALP SAĞLIĞINI KORUYARAK ZAYIFLAMAK MÜMKÜN1- Şok diyetlerden kaçının: Ani kilo alıp vermeler kolesterol ve şeker metabolizmasında dalgalanmalara neden olabiliyor. Bu durum da şeker hastalığı ve kalp krizi gibi risklerini beraberinde getirebiliyor.
2- Hedefiniz uzun vadede kilo vermek olsun: Sağlıklı diyetin en önemli kurallarından biri hızlı kilo vermemek. Amacınız haftada en fazla 1 kilo vermek olsun. Ayda 4 kilo ve üzerinde kilo vermeyi vadeden diyetlerden uzak durun. Unutmayın ki hızlı verilen kilolar kısa sürede fazlasıyla geri alınıyor.
3- Beslenme alışkanlıklarınızda kalıcı değişiklikler yapın: Yediğiniz yemek miktarlarını azaltmak yerine kalori dengesi yapın. Öğünlerinizdeki karbonhidrat ve protein değerlerini dengede tutun. Bu durumu da hayat boyu devam ettirmeyi hedefleyin.
3- Beslenme alışkanlıklarınızda kalıcı değişiklikler yapın: Yediğiniz yemek miktarlarını azaltmak yerine kalori dengesi yapın. Öğünlerinizdeki karbonhidrat ve protein değerlerini dengede tutun. Bu durumu da hayat boyu devam ettirmeyi hedefleyin.
4- Akdeniz diyetini uygulayın: Sağlıklı yaşamı desteklediği gösterilen tek diyet Akdeniz diyetidir. Sebze, meyve, kuru baklagil, balık ve zeytinyağının bolca yenildiği, kırmızı et tüketiminin ise az olduğu bu diyet, hem lezzet hem de sürdürülebilirlik açısından etkili.
5- Egzersizi hayatınızda devamlı kılın: Egzersiz yapmak denildiğinde aklınıza çok karışık egzersiz programları gelmesin. Günde 30-45 dakika tempolu bir yürüyüşü haftada 4-5 kere tekrar etmeniz sağlığınızı korumak veya iyileştirmek için yeterli. Daha yüksek tempoda yapılan sporun kalp ve damar sağlığı açısından fazladan bir faydası olduğu bilimsel olarak gösterilmiyor.
6- Spora başlamadan önce doktor kontrolünden geçin: Spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmek gerekiyor. Özellikle 40 yaşından sonra sporun yüksek tempoda yapılmaması gerekiyor. Yakın zamana kadar egzersiz geçmişiniz yoksa ve kolesterol, tansiyon, sigara kullanımı, diyabet gibi sorunlarınız varsa spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçin.
Detoks Diyeti Nedir? Nasıl Yapılır?
Yazar:
x74
Detoksun temel prensibi vücudu toksinlerden arındırmak, temizlemektir. O yüzden genelde bitkisel beslenme yapılır. Amaç vücuda toksin girişini durdurmak ve vücuttaki toksinleri dışarı atmaktır. Toksinler vücudumuza yemek, su, hava gibi etkenlerle girebilir.Vücuda giren toksinler, karaciğeri dolaşarak böbreklere geçer ve ter, idrar ve dışkı olarak vücuttan atılırlar. Toksinlerin vücutta birikimi Vücut için çok zararlıdır. Bu yüzden belirli dönemlerde toksinlerden kurtulmak gerekir. Yoksa bağışık sistemini zayıflatır, ağrı ve hastalıklara neden olabilirler. Detoks kilo vermeye ve cildi güzelleştirmeye yarar. Sağlıklı bir bağışıklık sistemimiz olmasını sağlar.
Detoksta pek çok yiyecek yasaktır. Meyve, sebze, bitkisel çaylar, fındık vb, fazlaca su tüketimine izin verilir. Bunun yanında buğday, süt, kafeinli içecekler, alkol, et, balık, yumurta, tuz ve şeker gibi işlenmiş gıdalara izin verilmez. 1 veya 2 gün boyunca sıvı ağırlıklı ve haşlama yenerek detoks tamamlanır.
Detoks kilo verip vücudu toksinlerden arındırmanın yanında, sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirilmesine yardımcı olur. Kilo vermeyi kolaylaştırır. Kafein ve alkol tüketimini azaltır. Fakat detoks uzun süre yapılmamalıdır. Aksi takdirde enerjinizin iyice düşmesine ve gerilmenize neden olur.
Detoksta pek çok yiyecek yasaktır. Meyve, sebze, bitkisel çaylar, fındık vb, fazlaca su tüketimine izin verilir. Bunun yanında buğday, süt, kafeinli içecekler, alkol, et, balık, yumurta, tuz ve şeker gibi işlenmiş gıdalara izin verilmez. 1 veya 2 gün boyunca sıvı ağırlıklı ve haşlama yenerek detoks tamamlanır.
Detoks kilo verip vücudu toksinlerden arındırmanın yanında, sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirilmesine yardımcı olur. Kilo vermeyi kolaylaştırır. Kafein ve alkol tüketimini azaltır. Fakat detoks uzun süre yapılmamalıdır. Aksi takdirde enerjinizin iyice düşmesine ve gerilmenize neden olur.
Suya dokunmak bile rahatlatıyor
Yazar:
x74
Yaşam kaynağı su, yüzyıllardır hastalıkların tedavisi için de kullanılıyor. Suya dokunmak; sinir uçlarını uyardığı için migrenden kas tutulmalarına kadar pek çok rahatsızlıkta etkili.
Su sesinin bile insan psikolojisi üzerinde rahatlatıcı etkisi olduğunu söyleyen uzmanlar; yüzmenin sadece yazın değil kış aylarında da yapılmasını öneriyor. Kasların tümünü çalıştırıp, kalp kondisyonunu artıran yüzme, yerçekimini kaldıran bir spor olduğu için eklemlere yük de bindirmiyor. Bu nedenle kondisyon sporu olarak kabul edilen yüzmenin; eklem sorunu olanlar da dahil olmak üzere herkesin yapabileceği bir spor olduğu ve uzun süreli rahatlama sağladığı belirtiliyor
Su sesinin bile insan psikolojisi üzerinde rahatlatıcı etkisi olduğunu söyleyen uzmanlar; yüzmenin sadece yazın değil kış aylarında da yapılmasını öneriyor. Kasların tümünü çalıştırıp, kalp kondisyonunu artıran yüzme, yerçekimini kaldıran bir spor olduğu için eklemlere yük de bindirmiyor. Bu nedenle kondisyon sporu olarak kabul edilen yüzmenin; eklem sorunu olanlar da dahil olmak üzere herkesin yapabileceği bir spor olduğu ve uzun süreli rahatlama sağladığı belirtiliyor
Suyunuza dikkat!
Yazar:
x74
Her şeyin başı olarak düşündüğümüz sağlık ve insanın en çok ihtiyacı olan su...
Bu ikiliye özellikle yaz aylarında daha çok dikkat etmemiz gerektiğine dikkat çeken Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi 5. Dahiliye Şefi Prof. Dr. Ziya Mocan, su ile bulaşan hastalıklara karşı vatandaşları uyardı. Yaz aylarında açıkta kalan sularda mikro organizmaların üremesinin daha kolay olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ziya Mocan, meyve ve sebzelerden insanlara geçebilen mikrop ve bakterilere karşı tedbirin onları çok iyi yıkamaktan geçtiğini vurguladı.
Bu ikiliye özellikle yaz aylarında daha çok dikkat etmemiz gerektiğine dikkat çeken Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi 5. Dahiliye Şefi Prof. Dr. Ziya Mocan, su ile bulaşan hastalıklara karşı vatandaşları uyardı. Yaz aylarında açıkta kalan sularda mikro organizmaların üremesinin daha kolay olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ziya Mocan, meyve ve sebzelerden insanlara geçebilen mikrop ve bakterilere karşı tedbirin onları çok iyi yıkamaktan geçtiğini vurguladı.
Belirti vermezler
Su kaynağının, şebekelerin, muslukların ve su koyduğumuz kapların mikrop bulaşmasında etkili olduklarını anlatan Prof. Dr. Mocan, bulantı, kusma, ateş ve ishal şikayetlerinden herhangi birinin bağırsakla ilgili olabileceğini dile getirdi. Su ile insan vücuduna giren mikropların tifo, kolera, dizanteri, bağırsak parazitleri, çocuk felci ve bazı tip mantar hastalıklarına bile yol açabildiğini kaydeden Prof. Dr. Mocan, tifo, dizanteri ve koleranın aynı şikayetlerle seyrettiğini, doğru tanının kan ve dışkı tahlilleriyle uzman bir hekimce konulabileceğini açıkladı.
Ya kaşıntı varsa!
Bağırsak parazitlerinin bağırsağa yerleşerek kişinin kanını emmeye başladıklarını dile getiren Prof. Dr. Mocan, “Kısa sürede belirti vermezler. Halsizlik, karın ağrısı ve kansızlık oluştururlar. En önemli belirtisi, anal bölgede olan kaşıntıdır. Ayrıca yatarken ağızda salya akması ve soluk benizlilik bize parazitleri hatırlatır. Bunun yanı sıra bir kısım parazit ve özellikle şeritler, bağırsaktan dışarı çıkarak kişiyi rahatsız eder” diye konuştu. Korunmak için Su ile bulaşan parazit ve diğer mikroplardan korunmak için Prof. Dr. Mocan şu tavsiyelerde bulunuyor: “Kullanma suyu kadar içme sularını da açıkta bırakmayın. Depodan su kullanılıyorsa en az 6 ayda bir deponuzu temizletin. Herhangi bir şekilde kullandığınız suyun kaynağından emin değilseniz bir litre suya 2 damla çamaşır suyu damlatarak 20 dakika bekledikten sonra suyu kullanabilirsiniz. Suyun klorlanmasında kullanılan madde çamaşır suyunun bileşiminde kullanılanla aynı özelliklere sahip olduğundan mikroplar varsa ölecektir. Suyun içindeki ölü mikroplar insan organizmasına bir zarar vermez.”
Su kaynağının, şebekelerin, muslukların ve su koyduğumuz kapların mikrop bulaşmasında etkili olduklarını anlatan Prof. Dr. Mocan, bulantı, kusma, ateş ve ishal şikayetlerinden herhangi birinin bağırsakla ilgili olabileceğini dile getirdi. Su ile insan vücuduna giren mikropların tifo, kolera, dizanteri, bağırsak parazitleri, çocuk felci ve bazı tip mantar hastalıklarına bile yol açabildiğini kaydeden Prof. Dr. Mocan, tifo, dizanteri ve koleranın aynı şikayetlerle seyrettiğini, doğru tanının kan ve dışkı tahlilleriyle uzman bir hekimce konulabileceğini açıkladı.
Ya kaşıntı varsa!
Bağırsak parazitlerinin bağırsağa yerleşerek kişinin kanını emmeye başladıklarını dile getiren Prof. Dr. Mocan, “Kısa sürede belirti vermezler. Halsizlik, karın ağrısı ve kansızlık oluştururlar. En önemli belirtisi, anal bölgede olan kaşıntıdır. Ayrıca yatarken ağızda salya akması ve soluk benizlilik bize parazitleri hatırlatır. Bunun yanı sıra bir kısım parazit ve özellikle şeritler, bağırsaktan dışarı çıkarak kişiyi rahatsız eder” diye konuştu. Korunmak için Su ile bulaşan parazit ve diğer mikroplardan korunmak için Prof. Dr. Mocan şu tavsiyelerde bulunuyor: “Kullanma suyu kadar içme sularını da açıkta bırakmayın. Depodan su kullanılıyorsa en az 6 ayda bir deponuzu temizletin. Herhangi bir şekilde kullandığınız suyun kaynağından emin değilseniz bir litre suya 2 damla çamaşır suyu damlatarak 20 dakika bekledikten sonra suyu kullanabilirsiniz. Suyun klorlanmasında kullanılan madde çamaşır suyunun bileşiminde kullanılanla aynı özelliklere sahip olduğundan mikroplar varsa ölecektir. Suyun içindeki ölü mikroplar insan organizmasına bir zarar vermez.”
Kendinizi denizin şifalı kollarına bırakın
Yazar:
x74
Thalasso Yunanca deniz suyu, thalassoterapi ise suyla tedavi anlamına geliyor ve denizin canlandırıcı gücüne işaret ediyor, çünkü deniz suyundaki kan plazması gibi ana elementler ve mineraller gözeneklerden cilde nüfuz ederek dolaşım sistemine giriyor ve vücudun işlevlerini dengeliyor.
Antik çağlarda Roma hamamında kullanılan yöntem şimdi çeşitli ürünlerle SPA (Sanus Per Aquam-Suyla gelen sağlık) ve thalasso merkezlerinde sırt ağrıları, selülit, incelme, toksin atma, romatizma, stresten arınma ve vücut şekillendirmesi için kullanılıyor. Bu kişisel uygulamalar sadece bedensel değil ruhsal amaçlara yönelik de yapılıyor. Dünyanın (deniz suyu, toprak ve havanın ortalaması) maddi yoğunluğu ile insan vücudununki yaklaşık aynı orana sahip. Yani insan ile dünyanın yüzde 70'i su. Bundan yola çıkarak uzmanlar kilo başına 40 gram su alınması gerektiğini belirtiyor.
Güzelliğin anahtarı
Uluslararası bir marka olan Thal'ion, SPA ve Thallasso terapi merkezlerindeki uygulamalar için cilt, vücut bakım ürünleri ve profesyonel tedavi yöntemleri geliştiriyor. Thal'ion metodu aynı zamanda kişiye uygun bakım ve tedavinin bulunmasına yardım ediyor. Fransa'nın batısındaki Bretagne kıyılarından toplanan yosunlarla ve deniz suyuyla hazırlanan ürünler vücudu inceltip şekillendiriyor, yenileyici etkisiyle uzun süreli ve kalıcı sonuçlar yaratıyor. Laminaria digitata adlı yosun mineral tuz, oligo element, vitamin ve aminoasit yönünden benzersiz bir zenginliğe sahip. İçeriğindeki klorofil ve vitaminler nedeniyle yeşil bir toz halindeki bu yosun banyosu, canlandırıcı ve inceltici etkilere sahip. Yosun hücreleri cildin yumuşaklığını ve nemini artırıyor. Thal'ion deniz ve yosunun iyileştirici gücü stresten kurtulmak, güzelleşmek ve incelmek için kullanılıyor. Denizin sebzesi olarak adlandırılan algae yosunu ise deniz suyuna oranla 10 kat daha fazla oligo element içeriyor ve bağışıklık sistemini güçlendirip hücreleri yeniliyor. Mineral zengini deniz suyu ve çamuru, yüz ve vücut bakımlarında güzelliğin anahtarı. Yosun özütleri metabolizmayı ve hücre bölünmesini harekete geçiriyor, bağ dokusunu güçlendiriyor, cildi geri-yor. Mineraller ve vitaminleri depolayabilen deniz yosunları yüksek miktarda iyot içerdiği için kozmetikte de büyük önem taşıyor.
Sünger görünümüne ferahlatıcı serum
Kadınların kabusu olan selülit sınırlı bir bölgede yağ dokusunun fazla birikmesiyle oluşuyor. Kalıtımın yanısıra aşırı yağlı ve karbonhidrat ağırlıklı yemeklerle, hareket azlığı da selülitin oluşumunda etkili. Bunları alkol ve sigara tüketimi, bağırsak tembelliği, su giderici haplar ve hormon alımı izliyor. Thal'ion markasının anti-selülit serumunun içeriğindeki yosun ve bitki özleri içeren etken maddeler cilde nüfuz edip düzelmesini sağlıyor. Ayrıca Isodon özü düzenli olarak kullanıldığında kafeinle birleşip yağ yakımını çoğaltıyor. Su yosunlarının farklı etki alanları var. Örneğin Laminaria digitata özü hücre metabolizmasına yardım ediyor, Fucus vesiculosus vücuttan su atılımını kolaylaştırıyor, Ulva Lactuca cildin sıkılaşmasını sağlıyor. İnceltici selülit serumu portakal kabuğu görünümü azaltıp yok ediyor. Kalça, üst bacak gibi sorunlu bölgelere her gün sabah ve akşam yukarıya doğru, yumuşak ve yuvarlak hareketlerle masaj yapılarak sürülüyor. Hızlı emilen ferahlatıcı serum yağsız olduğundan dolayı cilde uygulandıktan sonra hemen giyinebiliyorsunuz.
Antik çağlarda Roma hamamında kullanılan yöntem şimdi çeşitli ürünlerle SPA (Sanus Per Aquam-Suyla gelen sağlık) ve thalasso merkezlerinde sırt ağrıları, selülit, incelme, toksin atma, romatizma, stresten arınma ve vücut şekillendirmesi için kullanılıyor. Bu kişisel uygulamalar sadece bedensel değil ruhsal amaçlara yönelik de yapılıyor. Dünyanın (deniz suyu, toprak ve havanın ortalaması) maddi yoğunluğu ile insan vücudununki yaklaşık aynı orana sahip. Yani insan ile dünyanın yüzde 70'i su. Bundan yola çıkarak uzmanlar kilo başına 40 gram su alınması gerektiğini belirtiyor.
Güzelliğin anahtarı
Uluslararası bir marka olan Thal'ion, SPA ve Thallasso terapi merkezlerindeki uygulamalar için cilt, vücut bakım ürünleri ve profesyonel tedavi yöntemleri geliştiriyor. Thal'ion metodu aynı zamanda kişiye uygun bakım ve tedavinin bulunmasına yardım ediyor. Fransa'nın batısındaki Bretagne kıyılarından toplanan yosunlarla ve deniz suyuyla hazırlanan ürünler vücudu inceltip şekillendiriyor, yenileyici etkisiyle uzun süreli ve kalıcı sonuçlar yaratıyor. Laminaria digitata adlı yosun mineral tuz, oligo element, vitamin ve aminoasit yönünden benzersiz bir zenginliğe sahip. İçeriğindeki klorofil ve vitaminler nedeniyle yeşil bir toz halindeki bu yosun banyosu, canlandırıcı ve inceltici etkilere sahip. Yosun hücreleri cildin yumuşaklığını ve nemini artırıyor. Thal'ion deniz ve yosunun iyileştirici gücü stresten kurtulmak, güzelleşmek ve incelmek için kullanılıyor. Denizin sebzesi olarak adlandırılan algae yosunu ise deniz suyuna oranla 10 kat daha fazla oligo element içeriyor ve bağışıklık sistemini güçlendirip hücreleri yeniliyor. Mineral zengini deniz suyu ve çamuru, yüz ve vücut bakımlarında güzelliğin anahtarı. Yosun özütleri metabolizmayı ve hücre bölünmesini harekete geçiriyor, bağ dokusunu güçlendiriyor, cildi geri-yor. Mineraller ve vitaminleri depolayabilen deniz yosunları yüksek miktarda iyot içerdiği için kozmetikte de büyük önem taşıyor.
Sünger görünümüne ferahlatıcı serum
Kadınların kabusu olan selülit sınırlı bir bölgede yağ dokusunun fazla birikmesiyle oluşuyor. Kalıtımın yanısıra aşırı yağlı ve karbonhidrat ağırlıklı yemeklerle, hareket azlığı da selülitin oluşumunda etkili. Bunları alkol ve sigara tüketimi, bağırsak tembelliği, su giderici haplar ve hormon alımı izliyor. Thal'ion markasının anti-selülit serumunun içeriğindeki yosun ve bitki özleri içeren etken maddeler cilde nüfuz edip düzelmesini sağlıyor. Ayrıca Isodon özü düzenli olarak kullanıldığında kafeinle birleşip yağ yakımını çoğaltıyor. Su yosunlarının farklı etki alanları var. Örneğin Laminaria digitata özü hücre metabolizmasına yardım ediyor, Fucus vesiculosus vücuttan su atılımını kolaylaştırıyor, Ulva Lactuca cildin sıkılaşmasını sağlıyor. İnceltici selülit serumu portakal kabuğu görünümü azaltıp yok ediyor. Kalça, üst bacak gibi sorunlu bölgelere her gün sabah ve akşam yukarıya doğru, yumuşak ve yuvarlak hareketlerle masaj yapılarak sürülüyor. Hızlı emilen ferahlatıcı serum yağsız olduğundan dolayı cilde uygulandıktan sonra hemen giyinebiliyorsunuz.